’Hint metinleri’’evrenseldir.Bu metinler aydınlık yolunu sanatsal ya da bilimsel yaklaşımla açıklamışlardır ve bu açıklamalar evrendeki her insan için geçerlidir. ‘’Hint metinleri’’ terimi metinlerin hepsinin aynı bölgeden çıkması sebebi ile kullanılmaktadır.

M.Ö 5000 yılı civarlarında Vedalar yazılmıştır. En bilineni Rig Veda’dır. M.Ö. 1500’lerden itibaren Upanishadlar yazılmıştır. Upanishadlar vedalarda bahsi geçen içsel dönüşüm üzerine yorumlardır. 108 büyük Upanishad vardır ve bunlardan 11 tanesi oldukça popülerdir. Yoga derslerinde söylediğimiz AUM sesi yazılı olarak ilk kez Upanishadlarda geçmiştir. Upanishadlara göre evrenin makro-gerçekliği en özümüzdeki mikro-gerçekliğimizle aynıdır. Upanishadlara göre kişinin düşünceleri ve hareketleri o kişinin kaderini ve karmasını belirler.

M.Ö. 500’lerde Mahabarata ve onun bir parçası olan Bhagavad Gita yazılmıştır.

Tahmini olarak M.S. 50-200 arasında ünlü Yoga Sutra yazılmıştır. Yazarı Patanjali olarak bilinir. Yoga Sutra, yogayı zihnin dalgalanmalarının son bulması olarak tanımlar.

M.S. 500-1300 arasında Tantralar doğmuştur. Kimilerine göre Tantra en eski olandır, ancak bu yüzyıllarda tamamen gizli olmaktan çıkıp varlığını göstermiştir.

M.S. 1200’ler civarında Hatha Yoga kurulmuştur. Kurucusu Goraknath olarak tahmin edilir. 1400’lerde Hatha Yoga Pradipika yazılmıştır. Bu metinde 15 yoga asana listelenmiştir. Daha sonraki Hatha Yoga metinlerinde yoga duruşları 32’ye kadar çıkmıştır.

1900’lerde Krishnamaçarya sayesinde Hatha Yoga evrim geçirmiştir. Bugün yaptığımız asanaların babası Krishnamaçarya’dır.

Hatha Yoga ve Hatha Yoganın kendi içindeki farklı ekolleri batıya ilk 1920’lerde gelmiştir. 1960’larda popülerleşen yoga, 1969 Woodstock festivalinde Swami Satchinananda’nın binlerce katılımcıya AUM matrasını defalarca ritmik bir şekilde söyletmesiyle hippilerle özdeşleşmiştir. Amerikan Yoga Journal dergisinin bugün on milyon okuyucusu vardır. Büyük Amerikan üniversiteleri Yoga bölümü açmış ve bu konuda lisans ve lisansüstü programları sunmaktadır. Yoganın bir din değil, bilim ötesi bir fenomen olduğu büyük üniversiteler dahil herkes tarafından anlaşılmıştır.